Translate

29 Şubat 2008 Cuma

İnebolu (4)

İnebolu Yazılarım (4)
Aydın Tiryaki
2006

01.11.2006

Altan Tiryaki (1963-2000) benim kardeşim, yedi yıl oldu yitireli, toprağa verdiğimiz gün öğrencileri karne alıyorlardı. 1993- 2000 yılları arasında İnebolu’da köylerde öğretmenlik yapmıştı. O zamanki öğrencilerini şimdi üniversite öğrencisi veya mezunu olarak duyduğumda seviniyorum, hem onun adına hem kendi adıma. Kızların okula gönderilmeme sorununun yaşandığı ülkemizde kızlarımızın köyden gelip üniversitede olmaları ve bu durumda kardeşimin de katkısını bilmek gururlandırıyor. O iyi bir öğretmendi.

01.11.2006

O tepede olsam, sanki elim değecekti. Temmuz akşamıydı, hava karardıkça mavi gökyüzünde ay daha güzel görünmeye başladı. Karşıdaki tepeye yaklaştıkça büyüdü, büyüdü ve ağaçların arkasından kayboldu. O akşam ay bir kez daha batmıştı.

02.11.2006

Yıllardır ne zaman bir yelkenli görsem fotoğraflarını çekerdim. Ancak bu fotoğrafların istediğim kadar güzel olmadıklarını görünce nedenini sorgulardım beynimde.

02.11.2006

Bir akşam, eşeğin iki tarafında iki küfe ve içlerinde kocaman birer balıkla köydeki evimize gelmişti büyükbabam. Köyümüz İnebolu’ya yani denize yalnızca 3 km uzaktaydı ve bu sayede çeşit çeşit balık olurdu yemeklerimizde. En çok palamut ve hamsiyi bilirdik. Onlar kırk yıl sonra da hala terketmediler bizi.

04.11.2006

Sonbahar günlerinde henüz kopartılmamış mısırlar kurumuşlardı. Dışındaki kabuklarını soyduktan sonra içinden mısır çıkacak ve fotoğraflarını çekecektim. Güneş fotoğraf için en güzel ışıkları gönderiyordu. Kabukları soymaya başladıkça bu ara aşamaları da fotoğraflamam gerektiğini düşündüm ve içinden mısır taneleri görünene kadar çok sayıda fotoğraf çektim.

06.11.2006

Kuşlar geçiyordu yükseklerden, sürü sürü, sessiz. Günlerce geçtiler, sanki anlaşmış gibi hiç sesleri çıkmadı. Bize küstüler mi acaba? Geçen yıl çok üstlerine gitmiştik o kuş gribi günlerinde. Artık onlara eskisi gibi çok sevimli bakamıyoruz, bir insan bencilliğiyle.

12.11.2006

Fotoğraf çekerken o anın bir kez daha yaşanamayacağını düşündüğüm için fotoğraflara çok değer veririm. Hele fotoğraftakiler yoksa artık... İnebolu limanındaki büyük mendirekteki feneri anlatacağım, 125 yıldır tamamlanmadığı söylendiği için medyamızın haber yapmayı sevdiği İnebolu limanındaki feneri...

12.11.2006

Evin yanında bir harman vardı, harmanın yanında büyük bir dut ağacı. Yeşilöz köyünün alt tarafında olduğu içi Aşağı Köy derlerdi bizim evlerin olduğu yere. Altı ev vardı o zamanlar. Hepsinde yaşayanlar olurdu. Biri yıllar önce yıkıldı, şimdi beş ev kaldı ve yalnızca birinde yaşanıyor. Bu evlerden birinde doğmuşum, o evde birkaç yıl öncesine kadar yaşam vardı ama o da terkedildi şimdi. Birgün yıkılıp, bir tahta yığını olarak göreceğimi biliyorum.

12.11.2006

Karadeniz’in neden bu kadar yeşil olduğunun kanıtı kamyon içinde büyüyen ağaçlar. Her yerde ağaçlar büyür bizim oralarda. Bir zamanlar tarım yapılan tarlalar 3-5 yıl kendi haline bırakıldığında bir fidanlık haline gelir, dokunulmazsa 10-15 yıl sonra orman olur.

13.11.2006

Sarışın, esmer, kumral, her renkten saçlarını usta berberlere yaptırmışlar yeşilliklerin arasında duruyorlar... Kimine fön çekilmiş, kimine perma yapılmış, belki de doğuştan öyle...

İnebolu Yazılarımdan Derlemeler:


28 Şubat 2008 Perşembe

Basketbol Ligi için Canlı Fikstür

CANLI FİKSTÜR
BASKETBOL LİGİ
Aydın Tiryaki


16 takımlı basketbol ligimiz için canlı fikstür önerisi
05.11.2006


18 takımlı futbol ligimiz için önerdiğim canlı fikstür modelinin bir benzerini 16 takımlı basketbol ligimiz için de öneriyorum.

Basketbol liginde takımların güçlerinin futbola göre daha belirgin olduğunu biliyoruz. Basketbolda şansın sonuç üzerinde etkisi futbola göre daha azdır, zayıf bir takımın güçlü takımı yenme olasılığı oldukça düşüktür. Ligdeki takımların ilk yarı sonunda sıralamadaki durumuna göre gruplandırılıp ikinci yarı fikstürünün buna göre belirlenmesi, play-off öncesi ligde bir ön final dönemi yaşatacaktır.

16 takımlı basketbol ligimiz için canlı fikstür önerisi -2-
06.11.2006

Basketbol liginde kullanmak üzere önerdiğim canlı fikstür modeli için tam fikstürü hazırladım. 15 hafta sürecek ikinci devre için 16x16 matriksin satır ve kolonlarında takımların numaraları bulunuyor. Bu numara takımın ilk devre sonunda ligdeki sırasıdır. Matriksin içindeki sayılar maçın oynanacağı haftaları gösterir. Canlı fikstür modelini uygulamak için, ilk yarı puan sıralaması ve bu tablodan başka bir araca gerek yoktur. Modelin ne kadar basit olduğunu göstermek için tabloyu sunuyorum.

16 takımlı basketbol ligimiz için canlı fikstür önerisi -3-
07.11.2006

Bu yazıda modelin geçen yıla uygulanması sonucu ortaya çıkan ikinci yarı fikstürünün değerlendirmesini bulacaksınız. Canlı Fikstür Modeli uygulaması için 2005-2006 sezonunun 15., 27. ve 30. hafta puan durumları kullanıldı.

Federasyonlara canlı fikstür modelini öneriyorum
13.06.2007

18 takımlı futbol ligimiz ve 16 takımlı basketbol ligimiz için canlı fikstür modeli önermiştim. Artık yaz geldi ve yakında yeni sezon için fikstür çekilişleri yapılacak. O çekilişlerden önce spor yazarlarının canlı fikstür modelini tartışmasını ve federasyonlara bu modeli incelemelerini öneriyorum.

Futbol Ligi için Canlı Fikstür

CANLI FİKSTÜR
(FUTBOL LİGİ)
Aydın Tiryaki

18 takımlı lig için canlı fikstür önerisi
4.11.2006


Ligde kalma savaşı veren iki takımdan biri son haftalarda şampiyonluk hedefleyen bir takımla, diğeri orta sıralarda hiç bir iddiası olmayan bir takımla karşılaşınca, orta sıralardaki takımın yenilmesi üzerinde şaibeler oluşuyor.

Bunlara benzer durumların önüne geçebilmek için Canlı Fikstür Modeli öneriyorum. Bu model, fikstürün kurayla değil, hesaplamayla oluşturulmasına dayanıyor. Canlı fikstür modeliyle hangi hafta hangi maçın oynanacağı sezon başından bilinmiyor. Ligde aynı yerler için oynayan takımların son haftalardaki maçlarını kendi aralarına oynamalarını sağlayacak düzenlemeler yapılmasını sağlıyor. Şampiyonluk yarışındaki takımlar son hafta maçlarını kendi aralarında yapıyorlar. Aynı şekilde düşme hattındaki takımlar da birbirleriyle oynuyorlar.
06.11.2006
Futbol liginde kullanmak üzere önerdiğim canlı fikstür modeli için tam fikstürü hazırladım. 17 hafta sürecek ikinci devre için 18x18 matriksin satır ve kolonlarında takımların numaraları bulunuyor. Bu numara takımın ilk devre sonunda ligdeki sırasıdır. Matriksin içindeki sayılar ise maçın oynanacağı haftalardır. Canlı fikstür modelini uygulamak için, ilk yarı puan sıralaması ve bu tablodan başka bir araca gerek yoktur. Modelin ne kadar basit olduğunu göstermek için tabloyu sunuyorum.
07.11.2006
Bu yazıda modelin geçen sezona uygulanması sonucu ortaya çıkan ikinci yarı fikstürünün değerlendirmesini bulacaksınız. Canlı Fikstür Modeli uygulaması için 2005-2006 sezonunun 17., 29. ve 34. hafta puan durumları kullanıldı.
28.11.2006
Türkiye 1. Liginde, 2000-2001 sezonunda canlı fikstür modeli uygulansaydı, dün akşam izlemek zorunda kaldığımız şike dedikoduları yapılamazdı.

28.11.2006
Modelin 2000-2001 sezonuna tam uyarlamasını ise bu yazıda bulacaksınız. Modelin uygulanmasında kullandığım 17., 29., ve 34. hafta puan sıralamalarını, bu sıralamalardan elde ettiğim grupları ve son üç haftanın fikstürünü ayrıntılı bir şekilde göreceksiniz.

13.06.2007
18 takımlı futbol ligimiz ve 16 takımlı basketbol ligimiz için canlı fikstür modeli önermiştim. Artık yaz geldi ve yakında yeni sezon için fikstür çekilişleri yapılacak. O çekilişlerden önce spor yazarlarının canlı fikstür modelini tartışmasını ve federasyonlara bu modeli incelemelerini öneriyorum.

Canlı fikstür modeli kullanılsaydı son hafta Fenerbahçe-Galatasaray oynardı
13.04.2008

Canlı fikstür bir fikstürde olması gereken iki temel özelliği taşıyor:
1- Her hafta her takımın bir maçı oluyor.
2- Lig boyunca her takım birbiriyle iki kez karşılaşıyor.

Canlı fikstür bu özelliklere ek olarak hem şampiyonluk adaylarının hem de düşmeye aday takımların en kritik olan son haftalarda kendi aralarında oynamasını sağlıyor. Bunu her sezon garanti edemese de her zaman normal fikstürden daha iyi bir fikstür sağlıyor.


25 Şubat 2008 Pazartesi

İnebolu (3)

İnebolu Yazılarım (3)
Aydın Tiryaki
2006



Otomatik zaman ayarlı teyp
27.10.2006


Yetmişli yılların başlarında bir radyolu teybimiz vardı. Radyodan müzikler kaydederek müzik kasetleri yapardım. Müzik başlarken kayıt düğmesine basar kayda başlardım, beğenmezsem durdurur, geri sarıp yeni kayıt için orada bekletirdim. O zamanlar boş kaset oldukça pahalıydı. Tüm kasetler dolunca eski kasetleri incelerdim, bazıları bu elemeyi geçemezdi ve üzerine kayda başlardım.



Terkedilmiş bir deniz feneri
28.10.2006


Deniz Feneri çok özel bir yerdir, görünümü güzeldir ve çok güzel şeyleri simgelerler benim için. Onun görevi sevdiklerini korumaktır, dalgalı, fırtınalı günlerde ve karanlıklarda kötülüklerden, tehlikelerden korumak. Deniz feneri iyi dosttur. Deniz fenerinin kimseye kötülüğü dokunmamıştır.



Cumhuriyet bayramı anılarım
29.10.2006


İlkokul dördüncü sınıftayken Cumhuriyet Bayramı töreninde şiir okuyacaktım. Şiiri ezberlemiştim ancak ne olur ne olmaz diye yazılı olduğu kağıdı katlayıp cebime koymuştum. Kürsü boyuma göre çok yüksekti. Mikrofona yetişmek için parmaklarımın ucunda duruyordum. Şiirin ilk kıtasını henüz okumuştum, sabahtan buyana hafif hafif çiseleyen yağmur sağanak halinde yağmaya başlamıştı.



Bir sonbahar günü ne çok papatya vardı
29.10.2006


İnebolu Çayını deniz tarafındaki köprünün üzerinden geçtim. Önceki gece çok yağan yağmurdan sonra çayda su çoğalmış. Çayın çamurlu suları Karadeniz’in suyunu kıyıya yakın yerlerde kahverengiye boyamış. Boyranaltında denizdeki kuşların fotoğraflarını çekerek yürüdüm. Denizde hiç tekne görünmüyordu. Abaş tepesine parke döşeli yoldan yavaş adımlarla yürüyerek çıktım.



Trampet ve boru sesleriyle uyanmak
29.10.2006


Bu sokaklarda bayramlarda ben de yürümüştüm ilkokul yıllarımdan liseyi bitirene kadar. Bu sabah o yıllardaki her yaşımdaki çocuklar sokaktaydı. On yıllık bir resmi geçidim vardı. Teşekkürler çocuklar.



İnebolu pidesi
30.10.2006


İnebolu pidesinin görünümü de lezzeti de diğer pidelerden farklıdır. Kırk yıl önce de aynı şimdiki görünümünde ve tadındaydı. Sabahları ekmek fırınlarının önünde görünürdü. O zamanlar pide ve ekmek yalnızca fırınlarda satılırdı.



Karadeniz'de bir beyaz balina vardı...
30.10.2006


O gün sabaha karşı yaz tatili için Ankara’dan İnebolu’ya gelmiştim. Uyuduktan birkaç saat sonra belediye hoparlörünün sesiyle uyandım: "Aydın ilçemizi ziyaret etmektedir, görmek isteyenler limana gidebilirler."



Sahil gülleri
31.10.2006


Geçen yıl aynı parkta yine güllerin fotoğrafını çekiyordum. Daha önce hiç görmediğim bir adam adımla hitap ederek “Siz o Internet’te İnebolu fotoğrafları yayınlayan kişi misiniz?” diye sormuştu. Orada üşenmeden saatlerce fotoğraf çeken o olsa diye düşünmüş.



Yaprakların ışıkla dansı
01.11.2006


Yaprakların veda dansı bu. Onlar da toprağın üzerinde bekleyen arkadaşlarının yanına bir vals zarafetiyle süzülerek düşecekler, belki az sonra belki ertesi gün. Veda dansı için en güzel renklere bürünmüşler ve güneşin de bu veda dansı için yazın son ışıklarını göndereceğini biliyorlar.



Fasulye çalısında salyangoz
01.11.2006


Çok eski yıllarda, çocuklar bahçe bahçe dolaşıp salyangoz toplayıp satarlardı. Bunların Avrupa’ya ihraç edildiği söylenirdi. Şimdi salyangoz toplayan çocuklara rastlamıyorum, belki o tarihlerde İnebolu’da olmuyorum.




İnebolu Yazılarımdan Derlemeler:
1 (2006): http://aydintiryaki.blogspot.com/2008/02/inebolu-1.html
2 (2006): http://aydintiryaki.blogspot.com/2008/02/inebolu-2.html
3 (2006): http://aydintiryaki.blogspot.com/2008/02/inebolu-3.html

18 Şubat 2008 Pazartesi

İnebolu'da akşam oluyor

İnebolu'da akşam oluyor
24 Temmuz 2006
Aydın Tiryaki



Fotoğraf makinesini sabitleyerek, 30 saniye arayla otomatik olarak çektiğim fotoğraflardan oluşturduğum bir video.

Ay battı - İnebolu Avara Tepesi

Ay battı
İnebolu Avara Tepesi
20 Temmuz 2006
Aydın Tiryaki


Fotoğraf makinesini sabitleyerek, 30 saniye arayla otomatik olarak çektiğim fotoğraflardan oluşturduğum bir video.

Bulutlar Giderken - İnebolu Karadeniz İlkokulu

Bulutlar Giderken
İnebolu Karadeniz İlkokulu
19 Temmuz 2006
Aydın Tiryaki


Fotoğraf makinesini sabitleyerek, 30 saniye arayla otomatik olarak çektiğim fotoğraflardan oluşturduğum bir video.

Bulutlar giderken - İnebolu Geriş Tepesi

Bulutlar Giderken
İnebolu Geriş Tepesi
19 Temmuz 2006
Aydın Tiryaki


Fotoğraf makinesini sabitleyerek, 30 saniye arayla otomatik olarak çektiğim fotoğraflardan oluşturduğum bir video.

Mustafa Kemal - Attila İlhan

Mustafa Kemal
Attila İlhan


Aydın Tiryaki (2006)

17 Şubat 2008 Pazar

İnebolu (2)

İnebolu Yazılarım (2)
Aydın Tiryaki
2006

17.10.2006

İnebolu’da güneş denizden doğuyor ve akşam denizden batıyor. Limanın ucuna kadar yürüyüp, fenerin yanına gidecek ve oraya tripodu kurup ilk ışıkları yakalayacaktım. Ne yazık ki bu sabah İnebolu’da güneş doğmadı.
18.10.2006

O günden geriye hiç solmayacak çiçekler kaldı, karlar altında morun, beyazın en güzelini sunan çiçekler. Doğduğum köy benim köyüm, sevdiklerimin beni bekledikleri köyüm.
19.10.2006

O gün akşam üzeri limana doğru yürürken çok uzaklarda bir yelkenli gördüm, batıdan doğuya doğru gidiyordu, bir kuğu ahengi ile ilerliyordu.

Kara üzümlerin son günleri
22.10.2006

Bu eve geleli kırk yıl oldu. 1966 yılında Ekim ayının son günleriydi. Birkaç gündür büyükbabam Yeşilöz köyündeki evden birşeyleri eşeğine yüklüyor biryerlere götürüyordu. Yedi yaşındaydım ve taşınmanın ne anlama geldiğini bilmiyordum.

Deniz ve kiraz
23.10.2006

İnebolu’da çeşit çeşit kirazlar olur. Kimi kirazlar erken pazara iner bunlara “er kiraz” denir. Açık sarı kirazlar “ağ kiraz” diye adlandırılır “ak kiraz” anlamında.

Odun sobasında kestane pişirdiniz mi?
24.10.2006

Sabah tüm evlerdeki çocuklar toplanır ve okula yürürdük. Küçük çocukların başında giden Muttalip Abi bize güven verirdi. İlk tırmandığımız yokuş “derin yol” veya ''karanlık dere'' diye adlandırılırdı. Kenarından suların aktığı, üzerindeki ulu bir kestane ağacının gölgesi olan tünel gibi bir yoldu. Ağacın kökleri de gizemli bir şekilde dışarıda ilginç şekiller oluştururdu. Ağaçtan kestaneler çatlamış dikenli dış kabuklarıyla yola dökülürdü. Çatlamış yerlerinden kahverengi kestaneler görünürdü. Dikenlerini ellerimize batırmadan içinden kestaneleri çıkartıp ceplerimize doldururduk.

Gölgesiyle yürüyen adam
24.10.2006

Ortaokul, lise çağlarımda İnebolu’dayken yine aynı davulcu çalardı. Sokaklarda yavaş adımlara yürür, davulunun tomağını her vurduğunda zevkle çaldığını anlardık. Evlerin önüne geldiğinde güzel manilerini söyler, bazen manilerin dizelerine tanıdık adlar katılırdı.

Ekonomi dersi: bir teleferiğin kara mizah öyküsü
25.10.2006

Altmışlı yıllarda Küre’den çıkan madenin İnebolu Limanına taşınması için teleferik yapılmış. İnebolu Limanının yanındaki Etibank’ın işletme binasından başlar, limanın içindeki plaj kazanlardan tel ağlarla korunur, Geriş tepesi, Yeşilöz Köyü, Taşoluk Köyünü geçer sonra dağların arkasında kaybolurdu. Tepelerde yere yaklaşır, yerleşim yerlerinde daha yüksekten geçer, İnebolu Çayının üzerinden ise çok yükseklerden geçerdi. Bizim buralarda ''teleferik'' yerine ''hava hattı'' denilirdi. Maden taşınan konteynırlar da ''kazan'' diye adlandırılırdı.

Bahçe susamı
26.10.2006

Kardeşimin bir kedisi vardı, ona Bıcıbıcıya derdik. Henüz adı olmayan zamanlarda yeni yeni konuşmaya başlayan halamızın oğlu Bıcıbıcıya dediği için adı olmuştu.

Sallanan köprüden asla geçmem
26.10.2006

Köprü selden yıkılınca yerine yayalar için bir köprü yapmışlar. Derme çatma bir köprü, sallanıyor. Beş yaşında inatçı bir çocuk bir türlü karşıya geçmiyor, "Ben sallanan köprüden geçmem" diye ağlıyor. Anne, babaanne, hala ikna etmeye çalışıyorlar. O inatçı çocuk benim.

İnebolu Yazılarımdan Derlemeler:

1 (2006): http://aydintiryaki.blogspot.com/2008/02/inebolu-1.html
2 (2006): http://aydintiryaki.blogspot.com/2008/02/inebolu-2.html

14 Şubat 2008 Perşembe

İnebolu'nun adına dokunmayın

İnebolu'nun adına dokunmayın

Aydın Tiryaki
2004-2008




Siyasetçiler İnebolu'nun adını değiştirmek istiyorlar. Biz karşı çıkıyoruz, çünkü İneboluluyuz ve İnebolu'yu seviyoruz.

İnebolu'nun adına dokunmayın! (14-10-2006):
http://blog.milliyet.com.tr/blog.aspx?BlogNo=9935


BAŞKA ADLAR DA ARAMAYALIM

"Yiğit İnebolu" adının sakıncaları anlaşılsa bile "Gazi İnebolu" veya birilerinin aklına gelebilecek başka olasılıklar gündeme getirilecek. Lütfen İnebolumuzun adıyla oynamayalım. İnebolu bu özgün adıyla ülkemiz tarihinde olabilecek en onurlu yerdedir. Öncelikle tüm siyasilerin bu işten ellerini çekmelerini diliyorum. Ben "İneboluluyum" derken karşısındakinin belki de dalga geçerek "Yiğit İnebolu" diyeceği ve benim utanacağım durumlar yaratılmasın diye bu karşı kampanyayı yürütüyorum. Ben İneboluluyum ve 30 yıldır İnebolu dışında yaşamama karşın her yaz, her bayram ve her fırsat bulduğunda İnebolu’dayım.

UNUTTURMAYALIM YETER

Yapay adlarla İnebolu’nun onurlu geçmişini sonraki yıllara taşıma girişimlerinden vazgeçelim. Unutturmayalım yeter. Ulusal Kurtuluş Savaşımıza, biri İnebolu’da gerçekleşmiş tüm Atatürk devrimlerine sahip çıkacak yeni kuşaklar yetiştirerek amacımıza ulaşabiliriz. İnebolu’nun adına dokunmayın, lütfen.


İnebolu’nun adına dokunmayın –II- (18-4-2007):
http://blog.milliyet.com.tr/blog.aspx?BlogNo=36192


Bu konuda duyarlı İneboluluları TBMM’de ve siyasi partilerde etkin olmaya çağırıyorum. Ad değişikliği konusunda çalışmış olan hemşehrilerimizi de bir kez daha düşünmeye çağırıyorum. Acele edip sonra pişman olmayalım.


İnebolu'nun adına dokunmayın -III- (12-2-2008):
http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=91899


İNEBOLU'NUN ADINA SAHİP ÇIKIN

Tüm İneboluluları İnebolu’nun adına sahip çıkmaya davet ediyorum. İnebolu’nun adı İnebolu’dur. İnebolu ile hiç bağlantısı olmayan siyasetçilere de “Lütfen İnebolu’nun adına dokunmayın” diyorum. İnebolu’nun adını değiştiren İnebolu’ya kötülük eder. SON SÖZLER:
1- “İnebolu’nun adının İnebolu olarak kalması hiç kimseyi üzmez, yaralamaz, oysa İnebolu’nun adının değişmesi İnebolu’yu seven en az bir kişiyi üzer.”
2- “En az bir kişi” diye ifade etmişsem bunun mütevazılık olduğunu düşünün, aslında üzülecek olanların sayısı çok çok fazladır.
3- İnebolu’yu sevenleri üzmeye değer mi?


İnebolu’nun adına dokunmayın -IV- (19-2-2008)
http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=93325


Kastamonu Postası`nda bir hafta önce siteye konulan İnebolu`nun adı `YİĞİTİNEBOLU` olsun mu? anketine 969 oy kullanıldı. Oylamaya katılanların yüzde 63.7`si (618 oy) Yiğitinebolu ismine karşı çıktı. Oylama katılanların yüzde 36.2`si (351 oy) ise ilçenin isminin `Yiğitinebolu` olmasına evet dedi.


Gazete yönetimi anketin manüpülasyonlara karşı güvenli bir anket olduğunu bildirdi.
Benzer bir anket şu anda bir İnebolu sitesinde sürüyor (2). Bu ankette de benzer sonuçlar görünüyor.


Bu anket sonuçları, “İnebolu’nun adına dokunmayın” derken yalnız olmadığımızı göstermesi açısından çok önemli.


Şimdi siyasetçilerimizden bir isteğim var: Lütfen bu anlamsız ad değişikliği defterini bir daha açmamak üzere kapatın.


Katkıları ve destekleri için İnebolulu hemşehrilerime, Kastamonu Postası'na, Yeni İnebolu Gazetesi'ne, Boyran sitesine teşekkür ediyorum.


11 Şubat 2008 Pazartesi

Ankara Bahçelievler'de Sokak Adı Kaosu

Ankara Bahçelievler’de sokak adı değişikliği kaosu ile ilgili yazdığım yazılar:

Aydın Tiryaki

2007-2008


1-Ankara Bahçelievler'de sokak adı değişikliği komedisi (28-3-2007):
http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=32709



2-Ankara Bahçelievler'de sokak adı değişikliği komedisinde yeni perde (28-3-2007):
http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=32852




3-Ankara Bahçelievler'de sokak adımız gerçekten değiştirilmiş (5-4-2007):
http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=34203




4-Ankara'da 75.000 sokak tabelası değişecekmiş (8-4-2007):
http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=34589



5-Doğru sayıldık mı? (7-5-2007):
http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=39303



6-Ankara Bahçelievler'de sokak adı değişikliği rezaletinde son noktaya gelindi (27-6-2007):
http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=48968



7-Melih Gökçek'e açık mektup:
http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=49363



8-Bahçelievler'deki sokak adı değişikliğini muhtarımızla konuştuk: (1-7-2007):
http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=49597



9-Bahçelievler'deki sokak adı değişikliğini muhtarımızla konuştuk-2 (3-7-2007):
http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=50066



10-Gökçek'i yanlış bilgilendirmişler (4-7-2007):
http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=50293



11-Ne hesap biliyorlar ne de yazım kuralı! (7-7-2007):
http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=50855



12-Ankara Bahçelievler sakinleri sokak adlarına sahip çıkıyor (10-7-2007):
http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=51365



13-Sokağımın adını verdikleri sokağı buldum (11-7-2007):
http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=51552



14-Bahçelievler halkı sokak adlarına sahip çıktı ve kazandı (20-7-2007):
http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=53077



15-Sokağımda bez afiş (12-8-2007):
http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=57001



16- Ankara Bahçelievler’den güzel haber geldi (22-8-2007):
http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=58910



17- Tabelada sokağımın adı doğru yazıyor (3-9-2007):
http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=61374



18- TÜİK adres kayıtlarında hata var (26-10-2007):
http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=72140



19- Ankara Bahçelievler’de direniyoruz: Sokak tabelama dokunma! (11-2-2008):
http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=91695

8 Şubat 2008 Cuma

İnebolu (1)

İnebolu Yazılarım (1)
Aydın Tiryaki
2006

İnebolu'nun çok özel insanları
13.10.2006

Bu yazımda İnebolu'da yaşayanların çok iyi tanıdıkları üç özel kişiden sözedeceğim. Deli Hayri, Uçan Ali ve Rasim... Bunlar İnebolu için çok özel insanlar. Herkesin bildiği ancak hiç yazılmayan üç kişi.

Bizim oraların kırlarının rengarenk çiçekleri
13.10.2006

Mor çiçeklerde kaç çeşit mor vardı dersiniz. Çoook... O morları saymaya ne benim ne de hepimizin ömrü yeter.Ağaçlara baktığımda tüm tepeleri saran bir yeşil armonisi var. Kışın yapraklarını dökmemiş koyu yeşil renkli ağaçların arasında baharla yeşermiş daha açık yeşilli ağaçlar, ağaçsız yerlerde de artık boy vermeye başlayan ekinler ve yağmurlarla coşmuş otlar kendi yeşilleriyle doğayı süslemişler. Sonsuz sayıda yeşil...

Limanda balık tutarken güneşin batışını izlediniz mi?
13.10.2006

Akşam saatleri olduğunda limanın hem içinde hem de dışında güzel bir telaşa tanık oldum. Bu yazımda 10 gündür tanık olduğum bu telaşı anlatacağım. İnebolu limanındaki amatör balıkçıların akşam macerasını...

İnebolu fotoğrafları üzerine yazılmış satırlar- 1
13.10.2006

Burada yaşam Ankara'dan daha farklı sürüyor, kendimi daha iyi hissediyorum. Buralar bana daha yakın...Dün akşam yolda yürürken eski bir arkadaşımı gördüm, 1976 yılında bu zamanlarda görüştükten sonra hiç karşılaşmadığımız bir arkadaşımı... 29 yıl sonra kucaklaşmak, beş dakika konuşup sonra kimbilir ne zaman karşılaşmak üzere farklı yollardan uzaklaşmak. Bu karşılaşmanın en güzel yanı bakar bakmaz tanımaktı 17 yaşındakine göre çok değişen yüzlerimizi...

İnebolu fotoğrafları üzerine yazılmış satırlar- 2
13.10.2006

Burada yaşam bir kıyı kasabası sıradanlığında, benim sevdiğim şekilde sürüyor.

İnebolu'nun adına dokunmayın!
14.10.2006

Bazı İnebolulu hemşehrilerimiz İnebolu’nun adının Yiğitinebolu değişmesi konusunda çalışmalar yapıyorlar. Bu konuda uğraşanların çoğunun iyi niyetlerle çalıştıklarına, hatta buna karşı olacak kimse olmayacağını düşündüklerine inanıyorum. Ancak ben İnebolu’nun adının değişmesine karşıyım ve bu konuda yeteri kadar bilgilendirildiklerinde İnebolu halkının da karşı çıkacağına eminim.

Günün güzel fotoğrafları...
14.10.2006

2 Ağustos 2005 günü çektiğim fotoğrafların üzerine yazdım günün güzelliklerini anlatan bu satırları.

Otuzbeş yıl önce İnebolu'da bir pazar günü
16.10.2006

Altmışların sonları ve yetmişlerin başları ilkokul ve ortaokul çağlarımdı. İnebolu’da duvarları kireçle sıvanmış ahşap bir evde büyükbabam, babaannem, halam ve iki kardeşimle beraber yaşardık. Babam ve annem Almanya’da çalışıyorlardı. Üç katlı evin üst katındaydık. Evin çatısı yassı taşlarla örtülüydü. Zemin ahşap olduğu için her adım alt kata inen gürültü demekti. Gürültüsüz yürümek için gösterdiğim özen sayesinde şu anda da her adımımı kedi sessizliğiyle atarak yürürüm. İnebolu’daki birçok ev gibi üzerindeki taşlar indirilip kiremitle örtüldü ve şimdi içinde kimse oturmuyor. Evin dışındaki ahşap bölümler yeşile boyanmıştı yıllar önce.

Gökyüzüne bakınca yıldızlar görünüyor burada...
16.10.2006

Etrafı evlerle sarılı bir bahçe şu anda içinde olduğum. Evlerin pencerelerinden ışıklar sızıyor dut ve üzüm yapraklarının arasından. Gökyüzüne bakınca yıldızlar görünüyor burada. Küçük kasabaların güzelliklerinden biri bu, ışıkları yıldızları saklayacak kadar çok olmuyor. Buralarda yıldızları yalnızca bulutlar saklar, onlar da pek eksik olmazlar zaten.

Bayram baklavası
17.10.2006

Baklavasız bir bayram düşünemiyorum. Bayram gelecek, babaannemin güzel baklavalarını afiyetle yiyeceğiz diye beklerdik.

İnebolu Yazılarım... 1. Bölümün sonu

3 Şubat 2008 Pazar

Kazım Koyuncu

Kazım Koyuncu yazılarım
Aydın Tiryaki
2006-2007

Kazım Koyuncu, Kayadeniz olmasın diye söyledi türkülerini
06.04.2007

Karadeniz insanı ince zekasını eylemine de yansıtmış, doldurdukları kayalarla Karadeniz’i, Karadeniz sevdalısı Karadenizlilerden kopartan Karadeniz Sahil yolu için "Kayadeniz" demiş

Kazım Koyuncu’dan 25 Haziran 2005'de gelen haber
24.06.2007

25 Haziran 2005 Cumartesi günü Kazım Koyuncu’nun ölüm haberi geldiğinde bir türlü silemediğim başka genç ölümler de canlanmıştı beynimde.

Kazım Koyuncu’ yu unutmadık
25.06.2007

Bu sabah Cumhuriyet Gazetesinin iç sayfasında bir ilan gördüm, ailesi vermiş ölümünün ikinci yılında:"Oğlumuz KAZIM KOYUNCU’nun acısı dinmedi. Hopalı, Karadenizli ve Dünyalıydı. Bizleri 2 yıldır yalnız bırakmayan tüm sevenleri ile bugün (25 Haziran Pazartesi) 12:30’da Hopa Yeşilköy’deki mezarı başında buluşacağız."

Deniz Feneri

DENİZ FENERİ
Aydın Tiryaki
2006-2007


Terkedilmiş bir deniz feneri
28.10.2006

Deniz Feneri çok özel bir yerdir, görünümü güzeldir ve çok güzel şeyleri simgelerler benim için. Onun görevi sevdiklerini korumaktır, dalgalı, fırtınalı günlerde ve karanlıklarda kötülüklerden, tehlikelerden korumak. Deniz feneri iyi dosttur. Deniz fenerinin kimseye kötülüğü dokunmamıştır.

Bu fener şimdi yok
12.11.2006

Fotoğraf çekerken o anın bir kez daha yaşanamayacağını düşündüğüm için fotoğraflara çok değer veririm. Hele fotoğraftakiler yoksa artık... İnebolu limanındaki büyük mendirekteki feneri anlatacağım, 125 yıldır tamamlanmadığı söylendiği için medyamızın haber yapmayı sevdiği İnebolu limanındaki feneri...

Fenerde kargalarla konuştum
03.01.2007

Bugün fenere çıktığımda kargalarla konuştum. Fenerin üzerindeki ağacın dallarında öylece duruyorlardı, yakınlarına gittiğimde selam bile vermediler. Kırılmışlardı, darılmışlardı.

İnebolu Limanına fener gibi bir fener yapılsın
04.01.2007

İnebolu Limanının inşaatı süren uzun mendireğine İneboluluların girmesi uluslararası güvenlik gerekçesiyle birkaç yıldır yasak. Bugün limanın balıkçılar için ayrılmış bölümündeyken mendirekte dolaşanları gördüğümde onlar adına sevindim, saçma bir yasağa aldırmayıp denizin güzelliğine daha yakın oldukları için...

Deniz feneri, yelkenli ve sayılarla oynamak
07.02.2007

O limandaki deniz feneri sekiz saniyede bir göz kırpıyordu. En güzel yelkenliyi aramıştı bütün gün. Sabah güneş doğduktan sonra ışığı görünmez olmuştu. Denizde fenerin farkında bile olmadan süzülen bir yelkenli göründü.

23 Eylül, İnebolu deniz feneri ve ekinoks
23/09/2007

İnebolu’da Eylül ayında sıcak yaz günlerinin etkisi hala görünüyor. Eylül ayının sonuna yaklaşıyoruz. Ekinoks günü geldi, Eylül’ün ekinoksu, 23 Eylül.

1 Şubat 2008 Cuma

Nüfus Sayımı

NÜFUS SAYIMI ve SEÇMEN LİSTELERİ KONUSUNDAKİ YAZILARIM
Aydın Tiryaki
2007-2008

1977 ve 1983 seçimlerinde seçmen sayıları
31.01.2007

1973, 1977, 1983 ve 1987 yıllarına ait kayıtlı seçme sayıları:

1973: 16. 798. 255
1977: 21. 206. 848
1983: 19. 767. 760
1987: 26. 376. 953

Ne olmuştur Türkiye’de 1977 ve 1983 yılları arasında seçmen sayısında bu kadar azalmaya neden olacak? Hangisi hatalıdır?


Sayıldım

24.02.2007
Bugün “Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi” adı verilen yeni sisteme göre sayıldım. T.C. Kimlik numarası esasına göre yapılan sayımın daha doğru sonuca ulaşacağı söyleniyor. Gerçi 2000 yılında evde kapalı yapılan sayımın güvenilirliği konusunda şüpheler oluşmuştu. Sayımın Haziran’da bitmesi bekleniyor.

Yeni seçmenlerin olası adreslerini bulan algoritma
28.02.2007
Yeni seçmenleri kaydetmeye hiç gerek yoktu. Bunu çok kolay hazırlayabilirdik. MERNİS ve YSK Seçmen veri bankalarında bunu hazırlamak gerekli veri bulunuyor.

Doğru sayıldık mı?

07.05.2007
Ankara Büyükşehir Belediyesi kapımıza bir etiket yapıştırıp adres bilgilerini bildirmişti, o etiketi 8 Nisan’da farketmiştim. Dün başka bir etiket daha farkettim. Apartmanın sokak tarafındaki duvarına yapıştırılmış. İlk gördüğümde apartmanın iki ayrı yerine yapıştırılmış etiketler olduğunu düşündüm. Ancak üzerilerinde yazılı olanları gördüğümde bunun sokak adı değişikliği komedisinin son perdesi olduğunu gördüm.

Milletvekili seçilmek için kaç oy gerekiyor?
12.05.2007

Bu yıl tamamlanması planlanan adrese dayalı nüfus sayımı sonuçları belli olmadan seçim geldiği için eski nüfuslara göre belirlenmiş milletvekili sayılarına göre seçime giriyoruz.


Yarın nüfusumuz 66 Milyon olursa, ne olacak?
20.01.2008

21. 10. 1990 : 56, 473, 035
22. 10. 2000 : 67, 803, 927

Bu sonuçlara bakıldığında 2007 için açıklanacak nüfusunu 73 Milyon kadar olması beklenir. Zaten son zamanlarda ülke nüfusu 72 milyon olarak telaffuz ediliyor.

Böyle beklentiler varken 21 Ocak 2008’de açıklanacak nüfus 66 Milyon, 67 Milyon ya da 68 Milyon gibi bir sayı olursa bunun açıklaması ne olacak?


70,5 milyon mu hatalı yoksa 67,8 milyon mu hatalı?
21.01.2008

2000 yılında yapılan sayımda 67.8 milyon kişi çıkmıştık. Aradan geçen zamana, azalan nüfus artış hızımıza göre hesapladığımızda nüfusun 73 milyon dolayında olması gerekiyordu. Ama açıklana sayı 70, 5 milyon olduğuna göre ikisinde biri kesinlikle hatalı.

Hangisi hatalı?


Yeni nüfuslara göre illerin milletvekili sayıları ne olacak?
21.01.2008

Eğer bu sayım 22 Temmuz’dan önceye yetişmiş olsaydı İstanbul 15 Milletvekili daha fazla çıkaracaktı. Ankara ve İzmir’de 2’şer milletvekili daha fazla olacaktı.

Yeni hesaplamaya göre 11 ilin milletvekili sayısı artarken, 24 ilin milletvekili sayısı azaldı ve 46 ilin milletvekili sayısı değişmedi.

2000 ve 2007 nüfus sayımı sonuçlarını karşılaştırıyorum
22.01.2008

Eğer 2000 nüfus sayımının resmi sonucu doğruysa 2007 sayımının sonucu 73, 6 milyondan daha az olamaz..

Eğer 2007 nüfus sayımının resmi sonucu doğruysa 2000 sayımının sonucu 64, 7 milyondan fazla olamaz. Bu durumda 7 yıldır fena halde kandırılmış oluyoruz.

TÜİK’e göre Beylikdüzü köymüş
30.01.2008

%70, 5 şehir nüfusu bilgisi doğru değildir. TÜİK Türkiye’nin nüfusunun Şehir-Köy dağılımının gerçek sonucunu açıklamalıdır.

Melih Aşık’tan çok doğru bir saptama AKP -34.4 (1-2-2008):

Melih Aşık 27 Ocak tarihli Açık Pencere köşesinde 22 Temmuz seçimlerinin seçmen lsayısıyla ilgili bir değerlendirme yapıp. AKP’nin aldığı oyun gerçek yüzdesinin 34, 4 olduğunu yazmış. Melih Aşık 2007 seçimlerinde YSK tarafından hazırlanan seçmen kütüklerinde en az 5 Milyon eksik olduğunu duyurmuş.


TÜİK’e göre Ankara’da Pursaklar köymüş
31.01.2008
Ankara’nın belediye olan yerler dışında yaşayan nüfusunu hesapladım ve 101.201 kişi olduğunu buldum. Türkiye’nin yüzde 70, 5 olarak açıklanan şehir nüfusu yüzdesine Ankara’dan da 200 bin kadar bir hata da Ankara’dan geliyor. İstanbul’da şehir olmasına karşın köy olarak nitelenen yerlerdeki nüfus 1, 3 milyondu.


Seçmen olmanın bürokrasisi
03.02.2008

Eğer 5-6 Milyon seçmen yazılmamışsa bunun hesabı sorulmalıdır. Bu hesabı vermesi gerekenler yazılmayan seçmenleri suçluyorlar. “Bir zahmet gidip yazdırsalardı kendilerini” diyorlar. Seçmen listelerine kendilerini yazdırmayan 5-6 milyon kişi neden yapmamışlardır bu işi. Yapmamışlardır, çünkü seçmen yazılmanın bir bürokrasisi var. İnsanlar bundan korkuyor ve kaçıyor. Oysa seçmen listesinde olunca oy kullanmak çok kolay, oy kullanmanın bürokrasisi yok.


Tarhan Erdem’in nüfus ve seçmen sayısı için yazdıkları çok ciddidir
13.04.2008

Tarhan Erdem ne yapılması gerektiğini çok güzel özetlemiş: “Öncelikle hükümet, adrese dayalı nüfus sayısının yanlış belirlendiğini ilan etmeli ve YSK da, durumu açıklayan bir karar vermelidir. Yeni bir inceleme başlatılarak, bundan sonra neyin nasıl yapılacağı belirlenmeli ve ilan edilmelidir.”

Tarhan Erdem’in yazdıklarını çok önemsedim çünkü ne sayım sonucuna ne de seçmen listelerinin doğruluğuna hiç güvenmedim. Her ikisinin doğru olması için yeterli çaba gösterildiğine de inanmıyorum.





Arama

İzleyiciler